15.8.12

Radio Tiyatrosu / Suç ve Ceza

I. ve II. Bölüm (Dinle)

Açlık Günlerinde Allah'ın Yüzü

“Açlık günleri” demek olan oruç ile “Yeryüzünde 1 milyar insan hangi suçundan dolayı aç?” sorusu arasında bir bağ kuramayan ve ‘Ne alaka, kel alaka’ vaziyetleri ile karşılayan ‘yurdum insanı dindarına’ ne demeli?
Dindâr mı demeli dini-dâr mı demeli?
Ona mı, kendime mi yanmalıyım?
Acaba Kur’an’ın indirilmeye başladığı ay olan Ramazan ayının tümüyle“açlık günleri” ilan edilmesinin amacı ne olabilir?
Acaba “Açlık günleri (oruç) sizden öncekilere de farz kılındı” ayeti nasıl bir insanlık ve tarih okuyuşunun ve bilincin ifadesidir?
Kur’an’da keffâretlere öngörülen ‘boyunduruk altında olanları (köleleri) özgürleştirmek’, ‘on veya 60 açı doyurmak’ veya ‘on veya 60 gün peşpeşe aç kalmak’, ‘ötekine’ nasıl bir bakışın ifadesidir? (bkz. ‘Sosyal İslam’ başlıklı makele).
Acaba Kur’an ‘doyurulması gerekenler’ ile ‘Allah’ın yüzü’ (vechillah) arasında neden ilişki kuruyor? (İnsan; 76/9) Sonra “Sizden beni doyurmanızı istemiyorum, sizden rızık da istemiyorum” (Zariyat: 51/57) diyor. Bu nasıl bir teolojidir?

'99 Koyun, 1 Koyun' (Kıssa)

“Davud’un huzuruna gelen iki davacı olayından haberin var mı? Hani duvarı tırmanarak Davud’un yanına gelmişlerdi de onlardan korkmuştu. Davud’a: “Korkma!” demişlerdi. “Biz iki davacıyız, birimiz diğerine zulmetti. Sen aramızda adaletle karar ver, haksızlık yapma, aramızı bularak bize doğru yolu göster.” Ardından: “Bu benim kardeşim, onun 99 koyunu benimse 1 koyunum var. ‘Onu da bana ver’ diye tutturdu ve dediğini de yaptırdı.” diye anlattı. Davud dedi ki: “Koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana zulmetmiş. Zaten toplumda birçok kişi birbirine böyle zülmediyor. İman edip iyilik, güzellik, doğruluktan ayrılmayanlar ancak uzak kalabiliyor. Ama onlar da maalesef çok az…” Davud kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden af diledi, rükû ederek yere kapandı ve O’na yöneldi” (Sad, 21-24 ayetler).

14.8.12

Kur'an Kadınlara Ne Getirdi?


Kimi çevrelerde yaygın olan kanıya göre “İslam’da kadının adı yok”tur. Bu iddiaya bakarak İslam’da kadının adının olduğunu, en başka “Nisa” suresi diye özel olarak kadınlara sure ayrıldığını vs. savunup, İslam’da kadına ne kadar çok önem verildiğini anlatacak değilim. Bu gereğinden çok yapılıyor zaten.
Bu yazıda değinmek istediğim asıl konu Kur’an’da kadın-erkek ilişkileri ile ilgili hükümlerin neredeyse tamamının “kadınların lehine erkeklerin aleyhine olduğunu” göstermektir. Çünkü Kur’an kendi “etkin tarihi” içinde okunduğunda kadınlarla ilgili her inen ayette bir hakkın erkeklerden alınıp kadınlara verildiği görülür ve Kur’an’ın nüzül sereci tamamlandığında artık kadın ile erkek arasında bir farkın kalmadığını görürüz.

1.6.12

Nazım' diyor ki:



Bizim avludan mı kalkacak cenazem?
Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan?
Asansöre sığmaz tabut,
merdivenler daracık

Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak,
belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu,
belki ıslak asfaltıyla yağmur.
Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi.

Kamyona, yerli gelenekle,yüzüm açık yükleneceksem,
bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden; uğurdur.
Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma,
meraklıdır ölülere çocuklar.

Bakacak arkamdan mutfak penceremiz.
Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla.
Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar.
Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize...

CENAZE MERASİMİM

FURUĞ FERRUZZAD

İranlı şair Furuğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935'te Tahran'da doğdu, 13 Şubat 1967'de bir trafik kazasında öldü. Fars kadın şiirinin öncüsüdür.

'ah ne denli dingin ve gururla geçiyordu
garip bir su akıntısı gibi
bu terk edilmiş sessiz Cumalarda
bu sıkıntılı evlerde
benim yaşamım
aaah ne denli dingin ve gururla geçiyordu...'

YAPITLARI
Tutsak (1952)
Duvar (1956)
İsyan (1957)
Yeniden Doğuş (1963)
Seçme Şiirler (1964)
İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (1974, ö.s.)


TÜRKÇE'DE FURUĞ FERRUHZAD
Sonsuz Günbatımı, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Onat Kutlar-Celal Hosrovşahi, Ada Yayınları, İstanbul, 1989 Ve Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Haşim Hüsrevşahi, Öteki Yayınevi, Ankara,1999 Furuğ-i Ferruhzad Bütün Şiirleri, Çeviri: Kutlukhan Eren, Şule Yayınları, İstanbul, 1999 Bir Başka Doğuş, Furuğ-i Ferruhzad, Çeviri: Hatice Gülcan Topkaya, Om Yayınları, İstanbul, 2002


ŞİİRLERİ

Akbaba
Cuma
İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına
Kızıl Gül
Pencere
Rüzgâr Bizi Götürecek
Tutsak
Yeniden Merhaba Diyeceğim Güneşe
Yeryüzü Ayetleri
Yeşil Düş


22.5.12

TAROT' UN TARİHİ

Tarot'un gerçek tarihçesi, tıpkı kartların anlamları gibi hemen hemen gizlidir. Bu konuda pek çok açıklama getirilmeye çalışılsa da, kesin bir bilgi yoktur. Kartların çizimine M.S. 618 tarihinde Çin'de egemen olan Tang hanedanı zamanındaki paraların örnek alındığı zannedilmektedir.

Kartlar yüzyıllar boyu değişik kültürlerde pek çok şekle bürünmüşsede, sembolik figürleri değişmemiştir.

Dünyayı dolaşan Çingeneler sayesinde, Tarotun böylesine yaygın hale gelmesinin sağlandığı düşünülmektedir. Aslında Avrupa'da 1550 yılına kadar çingeneler belli bir nufüsa erişememişlerdi . Oysa Tarot bir asır kadar evvel Avrupa'nın hemen hemen tüm ülkelerinde bilinmekteydi. Böyle düşünülecek olursa Tarot'la Çingeneler arasındaki ilişki zayıflamakta fakat iki asırlık zaman dilimi içinde Tarot'un yayılması Çingenelerin Avrupa'da görülmeleriyle aynı zamana denk gelmektedir.

Başka bir açıklamaya göre ise M.S. 710 yılında İspanya'ya giren ve 1492'ye kadar burada kalan Arapların bu kartları Avrupa'ya getirdiği şeklindedir. İspanya'nın Müslümanlardan Hristiyanlara geçmesi ile sadece bir şehirde binlerce kitap Hristiyan alemine devrolmuştur. Buna rağmen Arapların ünlü Binbir gece masalları'nda Tarot'a rastlanmaması bu olasılığıda ortadan kaldırmaktadır.

Bu konuda her ne düşünülürse düşünülsün, insanlar her zaman geleceği merak etmiştir. Geleceği öğrenmek için her zaman çeşitli yöntemler geliştirmiş ve zaman zaman bu yöntemlerden yararlanmaya çalışmıştır. Bu yöntemlerin en tanınmışı olan Tarot yüzyıllardır başarılı sonuçlar vermiştir. Tarot'tan istenilen faydayı sağlamak için en önemli adım kartların anlamlarına inanmaktır. Yaşadıklarımızı ve geleceği hiç birimiz değiştiremeyiz. Fakat kartlara verdiğimiz enerji sayesinde, danıştığımız sorulara alacağımız cevaplarla merak ettiklerimizi yanıtlayabilir ve yönümüzü çizebiliriz.

Tarot destesi Büyük Arkana (22 kart) ve Küçük Arkana (56 kart) olarak ikiye ayrılır.

Büyük arkana özel ve anlamlı durumları tanımlamaktadır. Romen rakkamlarıyla 0 ve 1-21 olarak
numaralandırılmışlardır. Bu destede, Deli, Büyücü, Başrahibe, İmparotiçe, İmparator, Başrahip, Aşıklar, Savaş Arabası, Kuvvet, Münzevi, Kader Çarkı, Adalet, Asılmış Adam, Ölüm, Denge, Şeytan , Yıkılan Kule, Yıldız, Ay, Güneş, Uyanış ve Dünya kartları bulunmaktadır.

Bu kartlar hayattaki derslerin manevi anlamlarını gösterir. Kartlar ayrıca, psikolojik karakterin, maneviyet ya da ruhumuzun farklı kısımlarının tasvirleridir.

Küçük Arkana ise 56 karttan oluşmaktadır. 10 kart Asalar, 10 kart Kılıçlar, 10 kart Kupalar, 10 Tılsımlar ve geriye kalan 16 kart ise Saraylı Kartları'dır. Küçük Arkana günlük yaşamımızdaki koşulları ve olayları anlatır.

Asalardan oluşan kartlar; başarı, savunma, mücadele etme ve rekabeti anlatmaktadır. Kupalar; sevgi alışverişini ve sevdiğimiz birini çevreleyen olayları gösteren hayatın duygusal yönleriyle ilgilidir. Bu kartlarda hayatımızın iniş, çıkışlarını, ilişkileri, aşkı ve aileyi görürüz. Kılıçlarda ise problemnler ve güçlükler ana temalardır. Tılsımlar ise bize hayatın pratik, gerçekçi maddesel yönünü göstermektedir.


kaynak: falcı.com

19.5.12

Film Önerisi: Nokta

Yapım:2008 – Türkiye
Tür:Dram, Gerilim, Suç,
Süre:85 dakika
Yönetmen:Derviş Zaim
Film Hakkında: Bir zamanlar işlediği bir suç yüzünden azap çeken ve çektiği azaptan kurtulmaya çalışan bir adamın hikâyesi… Ahmet, yakın bir arkadaşının ön ayak olması ile tarihi değeri yüksek bir Kuran’ın çalınmasına istemeden bulaşır. Ancak kalkıştığı iş onu hiç istemediği bir noktaya sürükler. Geleneksel Osmanlı hat sanatının da organik bir biçimde dahil olduğu film, tıpkı bu sanat gibi tek ve kesintisiz bir plândan oluşuyor.

Firavun

Mısır'da hüküm süren Amerika krallarına verilen ünvandır. Türklerin hükümdarlarına Hakan, Bizanslıların Kayzer, İranlıların Kisra dedikleri gibi, eski Mısırlılar da Firavun derlerdi. İslâm dil bilginlerine göre firavun kelimesi, kibir ve gurur anlamına gelen "fer'ane" ya da "tefar'ane" kelimesinden gelir. Çoğulu 'ferâine'dir. Kelimenin bu anlamı nedeniyle kibirlenen, zulüm yapan kişi için "adam firavunlaştı" anlamında "tefer'ane'r recûlü" denir. Kök anlamı dışında firavun kelimesinin sapma ve saptırma, bozulma ve başkalarını bozma, zarara girme ve zarara uğratma anlamlarında da yaygın bir kullanılışı vardır. Buna göre her zâlim, sapkın ve mütekebbir kişi firavundur. Kur'an da kelimeyi bu yorumu doğrulayacak biçimde kullanır. Sözgelimi Hz. Yusuf dönemindeki Mısır kralı Firavun olarak nitelenmezken, Hz. Musa dönemindeki krallar Firavun olarak anılır. Kelimenin anlamı, diğer bir görüşe göre, güneş tanrısının oğlu demektir. Eski Mısırlılar güneşe Ra adını vermiş ve ona yüce tanrı diyerek tapınmışlardır. Mısır inançlarına göre her kral iktidarını Ra ile olan ilişkisine dayandırır ve kendisini Ra'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak empoze ederdi. Zamanla Ra soyundan geldiğini savunan krallar, kendilerinin de "yüce rab" olduklarını halka kabul ettirmek amacıyla Firavun (güneş tanrısının oğlu) ünvanını kullanmaya başladılar (Mevdûdî, Tefhimü'l-Kur'an Tercümesi, İstanbul 1986, II, 69).

16.5.12

PİPO-III



Pipo Dolum Teknikleri

1- Frank Metodu:

Alman Doldurma Metodu denilen bu teknik ilk başta, yukarıda anlatmaya çalıştığımız klasik doldurma tekniğine benzese de aynı zamanda çok önemli farklılıkları vardır. Achim Frank tarafından geliştirilen ve pek çok pipo içme yarışmalarında uzun süreli içmeyi sağladığı için başarılı olan ve aynı zamanda pipoya yeni başlayanlara kolay olması nedeniyle önerilen bu tekniğin usta pipo içiciler arasında kullanımı yaygın değildir. Ancak, klasik teknikler ile piposunu yakmakta zorlanan ve bu nedenle de bir zaman sonra pipo içmeyi bırakan yeni başlamış içiciler için önerilmektedir.

PİPO-II

Pipomuz ne kadar kaliteli yani, ne kadar iyi cins biar'dan yapılmış ise alınacak keyif de o derece artacaktır. Ancak bu briar pipoyu alırken markası, modeli, boyutları yanında araştırmamız gereken başka unsurlar da vardır:

1- Rahat ve keyifli içim için piponuzun tüm hava kanalları boyunca hava akımını engelleyen herhangi bir neden olmamalıdır.

PİPO-I




Değerli Pipo Severler,
Pipo içmek, her şeyin ötesinde bir zevk ve estetik tecrübedir. Bu yönünü koruduğu sürece o, kötü bir alışkanlığa dönüşmediği gibi, “bir sanat ve hayat tarzı” niteliğine bürünür. Bunun yanı sıra o, ünlü fizikçi Albert Einstein’ın ifadesiyle, “insani ilişkilerde sakin ve tarafsız bir yargıya ulaşmaya katkıda bulunur.” Sigara içmeye nispetle hayati ve ekonomik riskinin çok daha az olduğu ispatlanmıştır. Stresi azaltmasından ve daha zararlı alışkanlıklara zaman bırakmamasından ötürü uzun yaşamakta rol oynadığı bile ileri sürülmüştür.

Sizinle olan kısa söyleşimize pipo içmek için gereken bazı temel bilgileri vererek ve pipo ağacı olarak bilinen erica arborea’yı tanıtarak devam etmek istiyoruz. Şunu hemen kaydedelim ki, bu bilgiler yalnızca küçük bir rehber niteliğinde olup, pipo tecrübesini olduğu gibi yansıtamaz. Pipo ile tanışmak ve pipoyu psiko-sosyal, estetik ve felsefi boyutlarıyla tecrübe etmek her pipo içicisinin kendi piposu ile birlikte özel bir öykü yazmaya başlaması demektir. Her pipo içişte yazılmakta olan bu öykünün anlamını ancak benzer bir öyküyü yazmakta olanlar anlar… Bizim burada aktarabileceklerimiz ise, piponun geniş ve bitmeyen öyküsüne çok kısa bir ön hazırlıktan ibarettir.

Pipo satın alırken dikkat edilmesi gereken hususlar

Tütün Kültürü

''Avrupa ülkelerindeki sigorta şirketlerinin, müşterilerine sağlık sigortası hizmeti verirken, pipo içicilerini “non-smokers” olarak kaydettiklerini biliyor muydunuz?''

Tütün ilk olarak Amerikan yerlileri tarafından içilerek kullanılıyordu. San Salvador adasına ayak basan Cristof Columb, yerlilerin bu yaygın alışkanlıklarını, tabaco adı verilen bambudan yapılma bir tür pipo ile tütün yaprağı içtiklerini not almış. Aynı yerlilerin mısır koçanına kuru tütün yapraklarını sarmak suretiyle de tütün içtiği rivayet edilmekte.

15.5.12

Elif Gibi-Hz. Mevlana

Elif Gibi Yalnızım!
Ne esrem var ne ötrem.
Ne beni durduran bir cezmim
Ne bana ben...katan bir şeddem
Ne elimi tutan bir harf
Ne anlam katan bir harekem…
Kala kaldım sayfalar ortasında,
İşte böyle…
Bir okuyan bekledim,
Bir hıfz eden belki.
Gölgesini istedim bir dostun
Sen gibi

'' VAV ''



..


'İnsan vav şeklinde doğar, bir ara doğrulunca kendini elif sanır.
İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür.
Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.
O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar.
Elif kainatın anahtarıdır, vav kainattır.
Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları.
Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır.
İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun.
Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini.
İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında.
Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında?

SUS (MAK) Üzerine...


Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli. » ŞEMS-İ TEBRİZİ

Eğer susarsan konuşman daha aydınlık olur. Çünkü sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir. » ŞEMS-İ TEBRİZİ

Susmak, huyların efendisidir. » HZ. MUHAMMED

12.5.12

Türkiye Gerçekleri - I

Can Dündar'ın kaleminden, din ve diyanet...

Türkiye’de kaç okul var?
67 bin…

Kaç hastane var?
1220…

Kaç sağlık ocağı var:
6 bin 300…

Peki kaç cami var?
85 bin…
Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.

8.5.12

Cemal SAFİ-Kainatın Ulu İmparatoru (Şiir)


Cemâline sığındım haşmet i celâlinden
Sana meftun gönlümü fani sevdadan koru
Nar ı hicranla yandım memnu aşk melâlinden
Son olsun kainatın ulu imparatoru

Şahadet ederim ki tek ALLAH sın ilâh yok
Son resulün Muhammet, cevaplandı ilk soru
Kabir azabı verme, sevap cüz i, günah çok
Gaffarsın kainatın ulu imparatoru

5.5.12

Dünyada Din Dağılımı

Hıristiyanlık -> 2.1 milyar
İslam -> 1.5 milyar
Dinsizler -> 1.1 milyar
Hinduizm -> 900 milyon
Budizm -> 400 milyon

2005 yılı itibariyle Avrupa'da
dinsizlerin (Agnostik/Ateist)
nüfustaki oranı:

2.5.12

Dersimce Deruni Hikayeler

Perperiki Dérsim 

I.
Tanrı demis ki;''Ben ışıkla karanlıgı ikiye böldümde şu dersimi ayıramadim sizden...
Ne yaptımsa ayıramadim...
Yaktım, yıktım,aç bıraktım,ölülerinizi kızgın güneşin altında bıraktım,cesed kokuklari ta erzincana
kadar vardı da yine de ayıramadim...'' derdi; Dake kokima(Babaanne)Tanri böyle bir sey dermiydi...?Tanri konusuyor muydu...?
Tanri nefesini dünyaya üfleyip gitmiş, köşesine cekilmiş ordan izliyormuş bizi, biz dersimlileri ve tüm mazlumları...
Ha birde demiş ki Tanrı;''kulagınızı; toprağa,taşlara,agaçlara,çiçege ve böcege verir,
ellerinizi; güneşe acar, yüzünüzü;Düzgün bawaya dönerseniz benim sesimi duyabilirsiniz...''

1.5.12

Yerliler

Onların hayatları üzerine söyleyecek sözümüz yok...
Saygıyla fotoğraflara bırakıyorum bu görevi...




Genelev Jetonları

Roma döneminden kalma 2 bin yıllık genelev jetonu bulundu.

İngiltere’de amatör arkeolog Roma dönemine ait 2 bin yıllık genelev jetonu buldu. Daily Telegraph gazesindeki habere göre, başkent Londra’nın batısındaki Putney köprüsü yakınlarında dedektör ile arama yapan Regis Cursan, Roma dönemine ait olduğu belirlenen ve üzerinde sevişen erkek ve kadın resimlerinin bulunduğu bronz jeton buldu.

Çin’de Ölüler Bayramı (Qing Ming)

Geceleri kaldırımlarda ufak ateşler yakılıyor, yollarda arabalar git gide seyreliyor...

Çin'de Ölüler Bayramı Çin’de Ölüler Bayramı (Qingming) zamanı geldi. Geceleri kaldırımlarda ufak ateşler yakılıyor, yollarda arabalar git gide seyreliyor. Mezar ziyaretlerinin yapıldığı bayramda buna vakit bulamayanlarsa, belli bir para karşılığında kendi yerlerine aile mezarı ziyareti yapacak hatta ağlayacak insanları görevlendiriyor.

Üniversite Özerkliği Nedir?

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi

YÖK yasasının tartışılması ile birlikte üniversitelerde en çok konuşulan konu üniversite özerkliği olmaya başladı. Bazıları üniversitelerde özerkliğin olmadığını belirtirken, bazıları da üniversitelerin mevcut hali ile özerkliğinin korunmasının yeterli olacağını belirtiyorlar.

23.4.12

Afrikalı Leo, Amin Maalouf

Ve size layık yöneticileriniz olacak...

..Bir insan ister akıl, ister altın yönünden varsıl olsun, bunlardan yoksun olanlarla konuşurken çok dikkatli olmalıdır...

....Yaşam ölümle anlam kazanıyor, günün anlamı olması için gece,konuşmanın anlamı olması için sessizlik, barışın anlamı olması için savaş gereklidir...

Bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar...

Ölüm, Aristotales

Ölüm yaşamdan daha belirgindir.
Ölüm yaşamdan daha kesindir.

Yaşam belirsizdir;oysa ölüm,
belirgin ve kesindir.

Hep bir süreç olan yaşam, ölüm anında,
sonunu değil, sonucunu bulur: 
Ölüm, yaşamın sonucudur
-kişinin nasıl bir yaşam yaşadığı, öldüğü ölümden bellidir.-

Ölümü bilen, onun bilincinde olan bir yaşam,
yaşam sürecinin her anında ölümü yaşama katarak,
yaşamı bilinçli kılar-ölümüyaşamdan koparmadan,
ama ölümün yaşamı kaplamasına da izin vermeden,
ölümü, her an yaşam kılar.

Mut(suz) / Cemal Süreya

Kim istemez mutlu olmayı
Ama mutsuzluğa da var mısın?

Xsentius, Mezar Yazısı

Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çaliş. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun, bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol. Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen. Hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Zordur Paslı Bir Kilide Anahtar Olmak

“Şiire, aşka, ölüme inanıyorum, dedi
İşte bu yüzden ölümsüzlüğe inanıyorum
Bir dize yazıyorum,
Dünyayı yazıyorum; ben varım; dünya var”
Yannis Ritsos

İz bırakan, izi sürülen ne varsa “yalnızlık gibi geçiyor odalardan.” (s. 11) Bu yalnızlık bazen ürperti yaratıyor bazen de peşinden sürüklüyor. Sokaklar, evler, feri sönmüş lambaların baktığı masalar… Gittikçe daralırken mekân; büyüyor birikenler, büyüyor öz, insan kalbine sığamıyor. Belki de bu yüzden kalbine batırdığı iğneyle konuşuyor Çiğdem Sezer. Eğildikçe içine, kuyu derinleşip dipsizleşiyor. Çünkü bu yeni dünya, bu çağ insanı tüketiyor. Elde ettiklerinin esiri yapıyor. Tüm bunları gözlemek, hissetmek ve herşeye karşın direniş göstermek bazen ağır bir yük haline geliyor. Çünkü mevcut toplumsal yapı, duyarsızlık, ayrımcılık gün geçtikçe şiddetini artıyor. Unutuluyor paylaşmak, birlik olmak, çoğalmak. Bu yapıyı hırsla, bireysellikle, bencillikle besleyip mutsuzluk girdabına düşüyor insanlar. Sonuç: “kimsenin kimsesi yok uyuyorlar / antidepresanlar krallığında / kuştüyü yastık düşleri görüyorlar.” (s. 11)

Son Kuşlar-Sait Faik Abasıyanık

... Vaktiyle, bu adaya bu zamanda kuşlar uğrarlardı. Cıvıl cıvıl öterlerdi. Küme küme, bir ağaçtan ötekine konarlardı.
İki senedir gelmiyorlar. Sonbahara doğru, birtakım insanların çolukçocuk, ellerinde bir kafes adanın tek tepesine doğru gittiklerini görürdüm. İçim cız ederdi. Büyüklerin ellerinde, birbirine yapışmış pislik renginde acayip çomaklar vardı.

20.4.12

ALEVİ-BEKTAŞİ KRONOLOJİSİ

570 Hz. Muhammed'in doğumu (20 Nisan 571)
609 Hz. Fatıma'nın doğumu (18 Ocak)
621 Mirac olayı
622 Hicret
622 Hz. Muhammed'in Hz. Ali ile Musahib olması
623 Hz. Ali'nin Hz. Fatıma ile evlenmesi
624 İmam Hasan'ın doğumu (11 Nisan)
625 İmam Hüseyin'in doğumu (25 Şubat)
632 Peygamber veda konuşmasında yerine Hz. Ali'yi atadı (23 Şubat)

18.4.12

CEM

Aleviliğin temel ibadeti “Cem” dir. Alevi Cemleri daha çok hasat döneminden sonra yapılır. Cemlerin cuma akşamları yapılması gerekir. Cuma akşamı Alevilerce perşembe akşamına verilen addır. Alevi Dedeleri talipleri köylerde ziyaret ettiğinde Cem yapılacağı duyurulur. Ceme katılacak olanlar yanlarında niyaz veya lokma adı verilen yiyecekler getirirler. Cemler büyük evlerde yapılır. Dede cem yapılacak yerin başköşesinde bulunan posta oturur. Cemde Oniki hizmet vardır. Bu oniki hizmetin sahipleri şunlardır:

Ayin ve Merasimler (Muharrem,Hızır Orucu, Cemler)

Her toplumun önemli anma ve toplanma günleri bulunmaktadır. Alevilerin de böyle kutsal ibadet ve bayram günleri vardır. Cemler düzenli olarak yapılan ibadetlerdir. Cemlerin yanısıra Sultan Nevruz, Muharrem Orucu, Hızır Orucu, Hıdırellez, Kurban Bayramı, Abdal Musa Lokması da Alevilerin önemli günlerindendir. Ramazan'da üç gün veya isteğe bağlı olarak oruç tutulur. Bakara suresi gereğince Ramazan ayı oruçlu geçirilir. Şimdi sırasıyla bunlar üzerinde duralım:

İlkbaharın başlangıcı ve Hz. Ali’nin doğumu sayılan Nevruz (21 Mart) akşamı Sultan Nevruz olarak adlandırılır ve Cem yapılır.

Eline, Diline, Beline, Hakim Olmak (EDEB)

Eline, diline, beline hakim olma kuralı Alevilerin yaşamları boyunca uymaları zorunlu ahlak sisteminin adeta simgesidir. Eline bağlı olmak, elinle koymadığını almamak, diline bağlı olmak gözünle görmediğini söylememek ve beline hakim olmak haram olan cinsel ilişkiye girmemektir. Bu kural Alevi toplumunun çok güçlü ahlak sisteminin özetidir ve Alevi Yolu Dedelerimizin deyimiyle “kıldan ince, kılıçtan keskindir”. Yolun bu kurallarına uymayanlar düşkün sayılırlar. Düşkünler toplumdan soyutlanırlar, işledikleri hatanın durumuna göre değişik şekillerde cezalandırılırlar.

Oniki İşlek

  1. Evvel kendi özünü hassas etmektir
  2. Marifet tohumunu ekmektir
  3. Şefkat beslemektir
  4. Rıza eteğini tutmaktır
  5. Hikmet sıfatını sem etmektir
  6. Özünü hizmet hürmetin saklamaktır
  7. Özünü mukarribiyle hudetmektir,
  8. Özünü sabır ehline vermektir
  9. Muhabbet kilesiyle ölçmektir
  10. Takva değirmeninde özünü arındırmaktır
  11. Su ile yuğurulmaktır
  12. İradet tennurunda pişmek ve ihlas sofrasına girmek , özünü dervişlere ve fukaralara sarfetmektir.

Oniki Şart

  1. Cömertlik
  2. Mutluluk
  3. İbret
  4. Gayret
  5. Sohbet
  6. Mürüvvet
  7. Şefkat
  8. Şefkat
  9. İkram
  10. Tevella
  11. Teberra

4 KAPI 40 MAKAM

Dört Kapı şunlardır:
  1. Şeriat
  2. Tarikat
  3. Marifet
  4. Hakikat
40 Makam ise sırasıyla şöyledir;

Üçler, Beşler, Yediler, Kırklar.

Üçler: Hz. Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’dir.

Beşler: Hz. Muhammed, Hz. Ali, H. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir.

Yediler: Bunlar yedi ulu aşıklardır: Hatayi, Nesimi, Fuzuli, Kul Himmet, Virani, Yemini ve Pir Sultan Abdal’dır.

Kırklar : Alevi inancına göre kırklar, Tanrının ruhları yarattığında yaratılan, her devir ve zamanda yeryüzünde bulunduklarına inanılan ermişlerdir. Bu kırk ermiş dünyanın çeşitli zamanlarında insan suretinde yeryüzüne gelmişler, ölümlerinden sonra da değişik donlarda(başka kimlikte) yaşadıkları ve dünya durdukça da yaşayacakları kabul edilmektedir. Kırkların 23’ü erkek 17’si kadındır. Hiçbir kaynakta kırkının isimleri bulunamamaktadır.

14 Masum-u Pak

Muhammed Ekber
Abdullah b. İmam Hasan
Abdullah b. İmam Hüseyin
Kasım
Zeynelaba
Kasım b. Zeynel-abidin
Ali Eftar
Abdullah b. İmam Cafer Sadık
Yahya el-Hadi
Salih
Tayyib
Cafer b. Muhammed Taki
Cafer b. Hasan Askeri
Kasım b. Muhammed Taki

12 İmamlar

İmam Ali
İmam Hasan
İmam Hüseyin
İmam Zeynel Abidin
İmam Muhammed Bakır
İmam Cafer Sadık
İmam Musa Kazım
İmam Ali Rıza
İmam Muhammed Taki
İmam Ali Naki
İmam Hasan Askeri
İmam Mehdi

17 Kemerbest

1: Selman-ı Farisi: 150 yaşında iken Medayin’de eceliyle Hakk’a göçmüştür.

2: Muhammed ibn-i Ebu-bekir: ebubekir’in oğludur. Mısır Valisi iken başkaldırı sırasında , Muaviye ibn-i Medih tarafından şehit edilmiştir.

3: Malik-i Ejder: Muaviyenin gönderdiği zehirli bal ile konuk olduğu evin sahibi tarafından zehirlenerek şehid edilmiştir.

16.4.12

Yunus Emre

Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz. Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen. Ete kemiğe büründü, Yunus deyu göründü. Yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü. İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır. Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın. Aşık olamayan adem benzer yemişsiz ağaca. Türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar. Aşk aşıkı şir eder, aslanı zencir eder, katı taşı mum eder Dervişlik baştadır, tacda değil. Kızdırmak oddadır, sacda değil. Benim uçmak neme gerek, hergiz gözüm ona bakmaz. Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri. İsteyene ver onları, bana seni gerek seni...

13.4.12

3 SÜNNET-7 FARZ


3 Sünnet:


1-Kelime-i Tevhid: La İlahe İllallah (Allah'tan başka tanrı yoktur)
2-Gönlünden kibri, pisliği, çirkeflikleri atmak.
3-Talip bin olsa da, bir gibi oturup bini söyler. (Sözü de özü de bir olmak, tevhid ile çelişmemeli yani)

''Bektaşiliğin sınırlarını çizdiği 3 sünnet 7 farz, Aleviliğin temel taşlarından biridir. Alevi Can'ın, Talip olabilmesi için  bu 3 sünneti öncelikle yapması gerekmektedir.''

İman'ın Şartları

Alevilik'te İman'ın Şartları şunlardır:

Allaha iman, O'nun gönderdigi (bütün) kitaplara iman, O'nun meleklerine iman (melekler, bize anlatıldığı gibi şeffaf kanatlı yaratıklar değildirler; Allah'ın güç ve kuvve'leridir.) Ahiret gününe iman, Tevella ve Teberra'ya (Muhammed Ali dostunu dost bilmek, Muhammed Ali düşmanından da uzak durmak) imandır. Bunlar İman'ın temel şartlarıdır.

Ahiret


Hakk'a yürüdükten sonra, sorgu sualden geçtikten sonra (ahiret sorgusu), ruhun devriyesinin devam etmesine (ruh kemaletini, kendisini, tekamülünü tamamlayincaya kadar devam edecektir) inanılır. Yani hesap verildikten sonra, bir de ruhun kendisini tamamlaması sürecine kadar devam edecektir.

Salavat


ALLAHÜMME SALLI ALA SEYYIDINA MUHAMMEDIN VE ALA ALI.

Kaza ve Kader


Açıklamalarımızın havada kalmaması için önce Kader nedir, onu tanımlayalım.

Kader: Geçmişte ve gelecekte yaşayacağımız/yaşadığımız kaçınılmaz olaylardır.

Örneğin, ölmek kaçınılmaz bir kaderdir. Ayrıca doğum, yaşlanmak, yaradılış, vb olgular herkesin yaşayacağı kesin sonuçlardır. Mantık ve bilimsel temelde düşünecek olursak, bunu herkes kabul eder, değil mi?

Peki günümüzde bilinen kader anlayışı neden bu denli çarptırılmıştır?

'Gadir Hum' Olayı


Hz. Muhammed (s.a.v) 'e Allah tarafından, Vahiy yoluyla tebliğinden sonra (hicret dönüşüne tekabül eder) Gadir Hum denilen yerde, Hz. Ali'yi, Allah'ın emriyle kendisinden sonraki halife olduğunu oradaki müslümanlara tebliğ etmiş ve Hz. Ali (r.a) imam sıfatını kazanmıştır.
Fakat, tüm dünyanın çok iyi bildiği gibi Hz. Ali (r.a), Hz. Peygamberin ölümünden sonra halife olamamış, çok daha sonra Hz. Ali (r.a) halife olabilmiştir.
İlk üç halife dönemi ise, Hz. Ömer'in 'Allah'ın emrine rağmen', halifeliğin seçimle olması gerektiğini öne sürmüş ve seçimleri kazanarak sırasıyla halife olmuşlardır.

Peki neden Allah'ın emrine uymayarak, bu kişiler halife olmuş ve insanlar göz yummuştur?

Aleviler neden namaz kılmazlar?

Makalenin gidişatı açısından öncelikle şu açıklanmalıdır, Aleviler, sabah, öğle ve akşam olmak üzere Niyaz ederler ve bakın 'Namaz' kelimesi neyin tekabülü ona bakalım:

''Namaz'' kelimesinin kökenini incelediğimizde Farsça bir kelime olduğu dikkate çarpacaktır. Alevilik inancına göre; Hz. Muhammed (s.a.v) ve Ehlibeyt'i 'günümüzde ki ritüellerle' ibadet etmezlerdi. 'Salat' ederlerdi. 'Salat' kelimesi Arapça kökenli olup, ''rahmetle dua etmek'' anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber ve Ehlibeyt'i, Salat'larını yani duazlarını aşağıda ''NİYAZ'' başlığında belirttiğimiz üzere yapmışlardır.
Namaz olgusu, Abbasiler döneminde Caferil Mensur'un o zamanın kendi taraftarı alimlerini toplayıp, icimai ümmet heyeti tarafından ''namaz ritüellerini''oluşturmuş ve günümüze kadar gelmiştir.

Hz. Ali, lansedildiği gibi camii'de(!) öldürülmemiştir!

Alevilik nedir, Bektaşilik nedir?


''Her Bektaşi, Alevidir; lakin her Alevi, Bektaşi değildir.'' Bektaşilik, kaynağını Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli tarafından (örn: 4 kapı 40 makam) alıp, Pir Balım Sultan ile sistemleştirilen bir Alevi Tarikatıdır.

Alevilik-Bektaşilik ile ilgili dini ritüelleri bir kenara bırakıp, aralarındaki fark(!) nedir, ona bakalım:

*Alevilik'te musahiplik zorunlu iken, Bektaşilik'te zorunlu değildir.
*Alevilik'te dini önderler 'soy'dan gelirler, Bektaşilik'te belirli bir aşamadan sonra dini vasfı (Dedebaba, Çelebi, Baba, Halife) alınır vb...
..
PS: Şahsi kanaatim, tıpkı Hz. Mevlana'nın Hakk'a yürümesinden sonra gelen dervişlerin 'Mevlevilik' gibi bir tarikati oluşturup rant sağladıkları gibi, Hz. Hacı Bektaş için de bu yine aynıdır. Öz itibariyle Hz. Hacı Bektaş'a yakıştırdıkları masum görünse de, aslı yansıtmamaktadır.

8.4.12

Şeriat / Tarikat / Hakikat

Hz. Pir 
Şeriatte, bu senindir, bu benim,
Tarikatte, hem senindir, hem benim,
Hakikatte ne senindir, ne benim…

Hz. Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli


Abdal, Hak’ka hayran olandır.
Adâlet her işte, Hak’kı bilmektir.
Âdem suretinde olan herkes, Âdem değildir.
Âdem’in Âdemliği; akıl, hayâ ve ilim iledir.
Âlimlere ve kendini bilenlere, alçak gönüllülük yaraşır.
Allah ile gönül arasında perde yoktur.
Ara, bul.

31.3.12

Hz. Mevlana / Mesnevi (1-18)

1 Dinle neyden, neler anlatır sana!
   Yakınır hep, ayrılıklardan yana:

2 Beni, kamışlıktan kestikleri an,
   Kadın erkek, inledi feryadımdan.

Kızılderili Şeref Yasası

"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."

"Yeryüzüne iyi muamele et! O babanızın malı değil, onu çocuklarınızdan ödünç aldınız."