13.4.12

Kaza ve Kader


Açıklamalarımızın havada kalmaması için önce Kader nedir, onu tanımlayalım.

Kader: Geçmişte ve gelecekte yaşayacağımız/yaşadığımız kaçınılmaz olaylardır.

Örneğin, ölmek kaçınılmaz bir kaderdir. Ayrıca doğum, yaşlanmak, yaradılış, vb olgular herkesin yaşayacağı kesin sonuçlardır. Mantık ve bilimsel temelde düşünecek olursak, bunu herkes kabul eder, değil mi?

Peki günümüzde bilinen kader anlayışı neden bu denli çarptırılmıştır?

Tarihe bakmak yeterli olacaktır. Yezid'in ve Emeviler'in Hz. Ali'ye düzenledikleri süikastten sonra 'insanlara hesap' verme anı geldiğinde, halktan kendilerini kurtarmak için yaptıkları bir oyundan ibarettir. 'Allah istedi, biz de öldürdük' gibi bir sonuca varılarak, bunun Hz. Ali'nin kaderi olduğu olgusunu ortaya atmışlardır.

Allah insanlara cüzzi akıl vermiştir. Alevilik inancına göre, (şüphesiz ki Allah istediğini öldürür, istediğini yaşatır) insanoğlunun alnına yazılmış bir 'alınyazısı' yoktur. Eğer denildiği gibi öyle olsaydı, Ahiret'in olmaması gerekirdi. Ya da madem alınyazımızı yaşıyoruz, o halde Yüce Allah, kitapları ve peygamberleri neden gönderme ihtiyacı hissetmiş olsun ki? Biri öldürülünce, 'Onun kaderi de böyleymiş' demek mantıklı değildir. Ya da peygamberlerin yaşamı neden çile, ızdırap ile geçmiştir? Onlar Allah'ın sevgili peygamberleri değiller miydi? Tıpkı peygamberler gibi bizlerde bize verilen cüzzi irade ile sınav oluyoruz.

Şüphesiz ki Allah, bundan önce olanları ve bundan sonra tüm insanoğlunun başına gelecekleri bilmektedir. Fakat bu 'KADER' değil, Yüce Allah'ın eşşiz ve tek bilgisidir. Bu ince çizgi karıştırılmamalıdır.

Kaynak: Kırklar Cemevi / Baki Güngör Dede

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder