2.5.12

Dersimce Deruni Hikayeler

Perperiki Dérsim 

I.
Tanrı demis ki;''Ben ışıkla karanlıgı ikiye böldümde şu dersimi ayıramadim sizden...
Ne yaptımsa ayıramadim...
Yaktım, yıktım,aç bıraktım,ölülerinizi kızgın güneşin altında bıraktım,cesed kokuklari ta erzincana
kadar vardı da yine de ayıramadim...'' derdi; Dake kokima(Babaanne)Tanri böyle bir sey dermiydi...?Tanri konusuyor muydu...?
Tanri nefesini dünyaya üfleyip gitmiş, köşesine cekilmiş ordan izliyormuş bizi, biz dersimlileri ve tüm mazlumları...
Ha birde demiş ki Tanrı;''kulagınızı; toprağa,taşlara,agaçlara,çiçege ve böcege verir,
ellerinizi; güneşe acar, yüzünüzü;Düzgün bawaya dönerseniz benim sesimi duyabilirsiniz...''

Peki tanrı kör veya sagır mı olmustu duymuyordu/görmüyordu bizi, yoksa bizi mi
kör veya sagir etmisti ki duymuyorduk/görmüyorduk onu...?
Tanri demiş ki: ''Size ziyaretler verdim, pirler verdim ki sesi mi duyasınız..''
Dake kokim, o yasli kadın derdi ki...Su dersimin Pirleri elcidir,tanrinin elcileri...Pir olmasa kim dinler tanriyi...?
Ama has pirleri tanri öldürmüş,kimilerinide sürgüne göndermiş ki dersimli onu dinleyemesin...
İşte hese gajda bu pirlerden birisiymis...O kadar güzel tembur calip, gulbenk okuyormus ki tanri bile
akıl sır erdiremiyormus...Saz öyle bir seymiş ki eger usta bir pirin elindeyse munzur suyu gibi akarmıs heybetlice,
Şu phepuk kuşu gibi inlermiş....
hese gaj saza vurdu mu sanirsin Tanrinin melekleri onu terk etmiş, hese gajın tembura her
vuruşunda ateşin etrafında gulbenklerle raks ediyorlar pervane misali...
Hese gaj hem büyük pir, hemde büyük ozanmıs ki Seyid Rıza bile birgün demiş ki;
''Heso, sen beni yaktın...Öldürülmüş ogluma böyle agitlar yaktin ya...o tanrının gözü kör olsun ki bir tek sen beni yaktın...''
Tanri bu işe cok sinirlenmis,bakmiş hese gaj temburun tellerine her vurusunda melekleri gulbenklerle raks ediyor
Yeryüzündeki celladlarina demiş; bu adamı öldürmeyin, ölüm bu adama iyiliklerin en alası olur...
Alın bunun sazini, kendisini de diyardan diyara
sürün ki, bir daha sazin nasil birsey oldugunu bile hatırlamasın...
Hese gaj son kez vurmus tellere...Öyle içli vurmus ki telin perdesine, sazın kerametini kendisi bile anlayamamış..
Vurdukca ''hu! hu!, hu düzgün bawa!,hu sultan baba, hu! hu! cekiyormus...Dersimin o yüce daglari,gökyüzünün,
bulutlarin görülmesine dahi izin vermeyen o yüce dagları bile, o ulu pir hu! çektikçe
adeta o verimsiz toprakları öpüyormuş...
Dedem kendi gözleriyle görmüş
hese gaj öyle ki vurmuş tellere,oracıkta Yanıp kül olmus ve külleriyle hakka yürümüs...
SOnra Tanrı zuhur etmiş demiş ki;
Şu yeryüzünde canlıyı-cansızı her birşeyi ben yarattım,dile getirip konusturdum,
ama şu pirin sazi nasil dile getirdigini gördüm ya,gördüm ya...işte
''bu da bana dert oldu''


II.

''Onun Aklını alip Tanriya vermisler''

derdi; dake kokım...(Babaanne)

Yani sey uşénin...O seyyid soyundan gelen İnsanin...Bome,budelanın...

Tanrı bakmış akıllıyla bas edemiyor,onu deli yapmış...
Tanrı onu deli yapmış ki; ona yaşattıgı acıların altında ezilmesin...

Şu dersimde eskiyi unutmadıgı icin bütün bunlar onun basina gelmiş...
Hani tanri demişti ya size ziyaretler verdim sesimi duyasınız diye...
İste Sey uşén ziyaret ziyaret gezmis,
hangi taşi bulduysa şu dersimde, yakarmış ama tanri yola gelip ona unutturamamış...
Unutturamamış seyuşén'in 38de ailesiyle birlikte bombaların altında kalışını...
evini,Karısını, çocuklarını...

Ah bıra bıra bıra
Bıraye Dersim
Ahı divana kaldı
Adı Sey uşén


Tıpki xece gibi onunda bahtı Şu dersim kadar karadır derdi...

Xece, ah xece...

xece de, 38'de namlunun ucundan kaçıp haydaran yakınlarında bir magaraya sıgınmış ölümü beklerlerken,
Tanrı o kundaklık bebeyi almış onlardan...Nerden bilsin ki kızını kendi eliyle oracıkta bogup öldürecegini..
xece aglayan bebeginin solugunu, kendilerine siper etmişti...
Kendi eliyle kızını öldürmüş...

Tanrı şu haydaranların belasını versin derdi dake kokim,bu topraklar ki o körpecik bebege sebep oldu...

Xece ne yapsin, nerden bilsin ki bebegi ölmüş...?
Bakmis bebegi meme tutumuyor,o zaman anlamış öldügünü,baslamış agit yakmaya;

Dağ taş acımdan tutuşmuş yanıyor
Bu karanlık delikte hiç sabah olmuyor
Ağlama yavrum ağlama
Düşman sesini duyuyor

Ah oldu, vah oldu
Olan kırkındaki bebeğime oldu!
Zalimler kırdı büyüklerimizi
Tıktılar bu karanlık deliğe küçüklerimizi


Söylüyorum (bu ağıdı) acı ve esarette
Bir gaz fenerimiz bile yok bu karanlıkta
Yavrumun sesi duyulmaz oldu artık
Oli bırakmasın bir tek yavru onların ocağında.

O kara olaydan sonra tanrı xeceyide Deli yapmış...
Tarı onuda Deli yapmıs ki, ona yaşattıgı acıların altında ezilmesin...

Bakmayın deli dedigime onlara deli demek günahmış..
Budelaya deli denmezmiş Şu dersimde...Sey Uşén ki şu Sultan baba dagı kadar kutsalmış ve kerametliymiş,
Bir budelanın ayagina taş deyse dersimli aglarmiş...
Hele hele onların ahını almak günahların en büyügüymüş ki, eger bir kişi
onların ahını alır ise şu Düzgün bawa dile gelse, Hz.Ali düldülüyle
dört nala çıka gelse dahi budelanın ahı gidip o kişiyi bulurmuş...

Bu sebeple sık sık tembih ederdi beni dake kokım...Sakinasın budelaların ahından...
sakın ola ki onlarla alay etmeyesin derdi...

Tanrı boşuna mı aldı onların aklini...?
eger tanrı onların akıllarını
almasymış şu Dersimde kalanlarda, kalmazmış....
Onlar iyiligi kötülügü bilmezler artık,derdi...Onlar sade kalbin sesini dinlerlermiş,
cünkü; akıl fesadlıkları saymakla bitmezmiş...Fesadlık kötü hal getirimiş,Kötüyüde budelalar bilmezmiş...
Onlar ki, şu Munzur suyu kadar pür-ü pakmış..



Ve sözlerini şöyle tamamlardı;
Tanrı Şu Dersime neden bunları reva gördü,hadi reva gördü
neden o kor musto hepimizi öldürmedi, geride bizleri(insanlarımızı) bıraktı...Kimi budela,kimi sürgün,kimi sefil...
Toptan dersimi yok etseydi de bizler de bunu acıları görmeseydik...




Sey Uşén yani Seyid Hüseyin Bildiginiz üzere Dersimin Şu meşhur Delisi,Heykeli dikilen Delisi...


III.

''Şu Dersimin Aşiret kavgaları Olmasaydı, belki 38 de olmazdı'' derdi; Dake Kokım(Babaanne)

Asıl ateş o zaman düşmüş dersime...Dersim asıl bu aşiretlerin kavgaları yüzünden
bu hale gelmiş...O agaların aşiret kavgaları ki insanlarımızı birbirine kırdırmış...

Peki,Dersime düşen bu ateşi kim söndürecek...?
Bu ateş sönmez...Dersimde ateş söner mi hiç...?Hem bizim oralarda yanan ateş söndürülmez, bırakılır ki kendi kendine sönsün...
Bizim oralarda Ocaklar söner, sönen ocaklarda ateş külün derinliklerine çekilirmiş,Tütmez olurmuş...


Tanrı Şu Dersimin Agalarına Zalimligi Hoş Görmüş...

Dersimli ne yapsın...?
Şu Dersimli birbirini yemesinde ne yapasın...?
Bakmışlar demenanalı aşiret agalarının zalimligi bitmiyor, bir tarla veriyor ki ekesin
hasatın hepsini alıp götürüyor...Nerde görülmüştür ki hasat zamanı tarla alınsın...Bir kuru ev ile
İnsanlar ne yapsın...Olacak iş midir...?
Dersimli ne yapsın söyle...?Agaların açtıgı bu çibana kurban gitmesinde, ne yapsın...?

Tanrı ayandır ki;''Şu dersimin bütün bedduaları Demenan aşiret agalarının üzerindedir,
Onların zalimligi şahın kütügüne yazılmıştır'' der...


Demanan ve Alan aşiretlerinin kavgası biter mi..?
Şu dersimde Toprak biter de, onların toprakla dansı bitmez...

Şu Zarife xatun ne yapsın...?
O agalar değilmiydi ki Zarife xatunun iki oğlunu kavgasına tutuştukları topraga veren...
Şu kutsal Toprak bile kabul etmezdi ya onları, Tanrı agalara vermediği merhameti topraga vermişti...
Zarife xatun
Hangi dağa, hangi taşa yakarsa, cerağlar yaksa hepsi ziyandır...!
Şu Dersimde Aşiret kavgası yüzünden ağasını, oğlunu yitirmeyen esketek(Eksik etek) mi var...?
Zarife xatun ne yapsın...?
Hile-i Şer düşmüş bir kere bu topraga...
Kaç kere Şu dersimin Pirleri, O ulu Pirleri seyyah olup aşiretlerin birligini saglamak icin, sulh etmek
istemişsede kar etmemiş...Öyle ki ikrar bile ikranını tanımamış...

Zarife xatun
Mustafasını,Musasını yitirmiştir...Yiten geri gelir mi...?
Zarife xatun ne yaspsın, ister ki ogullarına agıt yaksın;

Musa Mustafa’m ardıçtır
Alan Demenan kavgası tutuşmuş,
Kavga sürülmüş çayın ağzına
Bu yakada vurulmuş Sıle Hemi’nin Ismaili
Karşı yakada vurulmuş Hese Seyidin torunu
Hese Gemi’nin oğlu
Vayi vayi vayi
Inlerim Musa ile Mustafa’nın derdine
Polat kuşunu garezlidir,
Genç ağalarımızı sırayla götürüp bitirdi
Sebebi gençlerimizin, ağalarımızın...




Tanrı Şu Dersimde agalara herşeyi vermişte, bütün bu Pirlerin, ziyaretlerin yüzüsuyu hürmetine
Kalplerine Sevgi vermeyi unutmuş...Unutmuş ki böyle zalım olmuşlar...Şu fakir fukarayı bir karış
toprak ugruna ziyan etmişler...

Peki, xızır denen her imadada yetişen o kurtarıcı neredeydi,
dersimin rayberleri nerdeydi,Ya o her sabah
yüzümüzü günese dönüpte adlarını bir bir saydıgımız ziyaretlerin tılsımına ne olmuştu...?
Neden yardım etmiyordu...?
Teuvv Çena çena söyledim ya; Öyle ki kahpe bir dönemdi Şu dersimde vukuu bulan;Hepsi terk etmişti bizi
Yaşadığımız Şu çorak topraklarda arazi kapma yarışına girdik gireli kaybettik herşeyi...
Rayber ne yapsın,Ziyaretgahlar ne yapsın...?Evliya ne yapsın...?

Sonunda Onlarda terk ettmişti bizi...Gidin ne haliniz varsa görün demişlerdi bize...

''Gidin ne Halniz Varsa Görün...!''



Sözün özü;

Tanrının Lanetledigi bir Jar-u Diyardır, Dersim...

''O tanrının gözü kor olsun ki; şu Dersime bir gün yüzü göstermedi...
Bütün kara bulutlarını dersimin üzerinde dolaştırdı da durdu...
38 Öncesi ağalardan, 38 sonrası paşalardan cektigini, Hz.Hüseyin yezidin elinden çekmemiştir...''


derdi...



Kefensiz gidenler'e...

38 kıyımın üstünden 12 yıl gecmis...

''Zavallı xıdır, belki 38de annesiyle birlikte sürgün kafilesinden kacip gelmeseydi tekrar bu topraklara...
Gelmeseydi,Şu ateş düşüp yanan Dersime...'' derdi; Dake Kokım

''Keske Ermeniler gibi mısır çöllerine sürülseydi, Habeşiştana sürülseydi de gelmeseydi''
O yasli kadın ki; O devlete, o hükümete nahaletler okuyup,küfürler ederdi...
Ama ölecekse 38de ölseymiş,sügün yolunda,laç deresinde kandaşlarıyla,kendi topraklarında ölseymiş,
turna gibi kanadını alıp gitmeseymiş,gitmeseymiş uzaklara...

Ax cigeramın, xıdıremın...


''O it soyu ki şu Dersim daha gözyaslarını silmeden, koşup havlamak için kendine yeni bir kapı buldu'' derdi...

Yeni bir savas...Gideninin gelmedigi,agıtların yakıldıgı, ozanların; her birisinin hikayeleri ardından
saza vurup oları dirilttigi bir savaş...

1950 Kore...
250 dersimli delikanlıdan bir tanesi, gidipte gelmeyen xıdır...


Xıdır nerden bilsin ki, Yılan kursagına doldurdugu zehri kusacak yer bulmadı mı intikamını cakıl taslarından alsın...
Nerden bilsin ki cakil tasi oldugunu...

Yezid ki her yerde yezid'dir,gölgesine sıgınmıs turnaya bile ici yanmaz...
Bu hükümet sana acimaz,bu hükümet kahbedir...
O koskoca raybere acimadı, Seyid rızaya acimadi...Sana mı acir xıdır...

Ax xıdıre mın, ax turna gibi alıp başını gitmeseydin uzaklara...Korelere...


Evlat acisidir bu xıdır,firik dede, o Yüzü şemsi kamber, gözleri nur, insani kamil bile dayanamamıs bu acıya...
Dayanamamıs gözleri önünde atese verilen behzatına...

Anan ne yapsın xıdır...
Gözyaslarını munzura akıtmıs,de way way deyip elleriyle dizlerini dövüyor...

''o xıdırın anası ki Düşmana bile agit yakan bir berbiçidir'' derdi; dake kokım

bilirki;
kendi dilinden birseyler söylemek gerekiyormuş sana,ardından xıdırın ruhuna üflemiş agıtlarını



paxu vera xıdırê mı,
cigera mı, sona raye
to dıme ra bervena
pepuga kora maye


Pax'ın önünden Xıdırım,
yüregim, uzar gider yol
Arkandan aglar
pepug gibi kör annen




wayi wayi lemın lemın
xıdıre mı, cigera mı
to dıme ra bervena
pepuga kora maye



Eyvah eyvah, aman aman,
Xıdırım yüregim
Arkandan ağlar
pepug gibi kör annen




meso meso bıko xodo,
gos ero mıne, lemın meso
to xapneno ceno beno
na hukmato de tereso




Gitme gitme oğlum Xıdır
bana kulak ver aman gitme
Seni kandırır, alıp gider
bu kahpe bir hükümettir



wayi wayi lemın lemin
xıdıre mı, cıgera mı
to xapneno ceno beno
na hukmato de tereso



Eyvah eyvah, aman aman,
Xıdır'ım yüregim
Seni kandırır, alıp götürür
bu kahpe bir hükümettir


ondêr kore çina çino
hak dugene dané piro
kanke sono dotra nino
meso sindorama piya çino


Kahrolası Kore,çin Maçin de
yedi düvel savaşıyor
Giden geri gelmiyor, gitme Xıdır
onlarla sınırımız bile yok


lemın lemın xıdıre mı,
rosticiya mı xacela mı
xıdıre mı, cigara mı
omede mı, sodıre mı


Aman aman Xıdırım
gün ışığım neşem
Xıdırım,yüreğim,
umudum, sabahım...


Tanrı; Kendi topragını bile cok gördü O Dersimliye...

''bir nehrin suyu ne kadar temiz ise,İnsani da o kadar temizdir'' derdi,

Şu dersimin icinde yakılanlar,katledilenler kefensiz gitselerde Kutsal Toprakları altında Munzurun suyuyla karıstılar,
Onlar ki Munzur oldular,pürü paktılar, munzur gibi...
ama ya xıdır, ya xıdır...
hic bilmedigi, hic tanımadıgı bir toprak ugruna kefensiz gitmesi ona revamıydı...




Uzak ölmek ne zor, ne zor Xıdır olmak...ne zor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder